lişki içinde sıklıkla doğru kabul ettiğimiz bilgi, sevginin, aşkın, tutkunun hep aynı şiddetle hissedilmesidir. Oysa gerçek farklıdır. Sevgi sürekli aynı şiddette hissedilmez. Bazen azalır, bazen çoğalır. Hayatın bize sunduğu yeniliklere göre ihtiyaçlarımız değişir. Çünkü insan değişir, çevre değişir, şartlarımız değişir. Değişimin olduğu yerde değişmeme direnci sorunları beraberinde getirir. Sen çok değiştin cümlesi çiftler arasında genellikle suçlama amaçlı kullanılır. Oysa suçlanan şey insan doğasının gerçeğidir. yaşamak için bir sürü nedenlerimiz vardır. Sevilmek, değer görmek, değerli hissetmek, onaylanmak, kendimiz olduğumuz için sevilmek, talep edilmek, yalnızlığımızı paylaşmak gibi çoğaltabiliriz. Çünkü güven duyduğumuz kişiye açılarak, bağlanarak, severek çekinmeden tüm zayıflıklarımızla kendimizi ortaya koyabilirsek yalnızlığımız gider ve yalnız olmadığımızı hissederiz. Diğer bir mit ise, biriyle olabilmenin altın kuralının onunla aynı olmak, aynı şeyleri hissetmek, aynı zevkleri paylaşmak olduğudur. Oysa bu da insan doğasına aykırıdır. İnsan biriciktir. Onun biricikliği başkasının biricikliği ile aynı olamaz. Karşımızdakini kendimizle aynı yapmaya çalışmak ya da onunla aynı olmaya çalışmak bizi biricikliğimizden uzaklaştırdığı için sorunları beraberinde getirir. İlişkiyi kişisel zenginlikler besler. Kişisel olarak kendimizi besleyemediğimiz zaman ilişkiyi besleyebilecek en önemli dalı kesmiş oluruz. Nasıl ki sürekli olarak el ele tutuşulursa kişiler birbirinin elini bir süre sonra hissedemez, sürekli birlikte olunduğu zaman da birbirini hissetme konusunda sıkıntı yaşarlar. İlişki monoton bir hale gelir.deal ilişki büyümeye zemin hazırlar, izin verir. Destekleyicidir. Farklılıklar tehdit değil zenginliktir. İlişki içinde talep etmek bencillik değil, özgürlüktür. İdeal ilişki olması gerekeni değil, uygun olanı seçme şansını verendir. İdeal ilişki sürekli kendini anlatmak, aklamak zorunda olduğun değil güvenle kendini ifade edebildiğin ilişkidir.